Bebeklerin ter kokusunu alınca gülüyorum. :)

Sevgilim

Ter kokusu demeyelim de vücudunun teninin kokusu dersek cevap evet. Bu arada bahsettiğim parfüm vs değil, kişinin doğal kokusu.

Baba çocuk kardeş yok. Annemin hiç ter koktuğunu görmedim. Eski sevgililerimden birinin ter kokusundan hoşlanırdım. Bi kadın ne kadar ter kokabilir ki zaten? Kiminin o parfümsüz, doğal kokusu insanı büyülüyo. Sürekli sarılasın geliyo

Bununla ilgili bir belgesel izlemiştim kadın deneklere parfümsüz sabunsuz 3 gün erkek denekler tarafından giyilmiş tisörtler koklatılıyor
Hatırladığım kadarıyla görmedikleri halde ter kokularından yola çıkarak sağlıklı erkekleri seçiyorlardı kadın denekler

ben aşık olduğum iki kadının da ter kokusuna bayılırdım. ciddi ciddi bayılırdım ya, bildiğin hoşuma giderdi. öyle terini akıtıp içmekten bahsetmiyorum elbette. ama seviştikten sonra ya da ne bileyim terletecek bir aktiviteden sonra onlara sarılıp tenlerinin kokusunu içime çeker ve mutlu olurdum.

Asik olunan kadin, yes

Hayır. İsterse aşkımdan ölüyor olayım yine de bu tip kokuları çekici bulamıyorum.

Sevgilim evet. Ter kokusu dahil

Sevgili terini yirim!

böyle bilimsel araştırmalar da vardı yanlış hatırlamıyorsam.

Genetik olarak birbirine en benzemez olanlarin birbirlerine cok iyi koktugu bilimsel bir gercektir. Tabii ki de oldu. Ama annem babam vs degil tabii ki de.

arkadaşların yukarıda bahsetmeye çalıştıkları "bilimsel" nane feromon ancak bunun direkt olarak terle alakası yok. terli tişörte elbet sinmiş oluyor ancak güzel feromon diye bir şey yok; çalışma prensibi henüz netleşmemiş olsa da feromonun insanların biyolojik olarak kendine en uygun eşi seçmesine yardımcı olduğunu düşünülüyor. hayvanlar nasıl koklaşa koklaşa anlaşıyorsa biz de bir zamanlar öyle anlaşıyorduk. günümüzde "beğeniyi" etkileyen çok kriter var ve feromon bunlardan biri ancak farkında olarak gerçekleşen bir durum değil bu.

feromonun çoğu zaman burnumuzla rahatça anlayabileceğimiz bir yoğunluğu olmaz, o insana yaklaştığımızda algılarız ama algıladığımızı fark etmeyebiliriz. ter kokusunun içinde feromondan daha çok bakteri makteri olduğu için ilk etkisi "ohh miss" olmaz ancak "doğru insanı" seçmişseniz(belirli kriterler içerisinde) -zaman içinde o ter kokusunun sevilen insanla bağdaşmış olmasının da etkisiyle- bir noktada "ter kokusunu seviyorum" durumuna geçebilirsiniz. "doğru insan" kısmını bilerek tırnakladım, ter kokusuna göre sağlamasını yapamayız ama temel noktada o insanı beğenmenize sebep olan şeylerden biri feromondur ve bu yüzden ter kokusu da çekici gelmiştir denilebilir.(tartışmaya açık)

sadece sevgilinin ter kokusunun sevilmemesi tartışmanın en büyük kanıtı olabilir, benim için annemin teri de iğrenç değildir örneğin. haliyle işin içinde sadece "çiftleşme" güdüsü yok. kalabalık sürülerde yavrularını koklayarak bulan memeliler var, yani sadece sevgili bulma aracı değil feromonlar. bir nevi kokusal kimlik denebilir ama her insanınki tamamen ayrı mı değil mi, o konuda net bir bilgim yok.

işin bir de sevme/tiksinmeme durumu var. benim de terinden tiksinmediğim sevgilim olmuştur ama bu terini ayrıca sevdiğim anlamına gelmez. sanmıyorum yaz günü sevgilisinin koltuk altını yalayan insanlar çok fazla olsun...

ileri izleme:
eksisozluk.com

Ter kokusu feromon icerir. Bruce boydan boya laf ola beri gele dizmis. Birinin ter kokusundan tiksiniyorsaniz ona asik olma ihtimaliniz yok.

@perfectum, yazdıklarımdan cidden "ter kokusu feromon içermez" anlamını mı çıkardın yoksa söylediklerimi karşına alıp savını güçlendirmek için kasıtlı mı çarpıttın? ona göre ciddiye alıp "laf ola beri gele" kısmına cevap vereceğim.

Bebek teri disinda hosuma giden olmadi. Bebeklerin teri birak rahatsiz etmeyi guzel kokuyor:)
Yetiskin olan sevgili falan farketmez her turlu rahatsiz olurum.

@esmeralda
O deneyde sagliklidan ziyade normalde fiziksel olarak begenecekleri erkekleri tercih ediyorlardi gormedikleri halde. Uzun boylu olani falan.

ten uyumu varsa ter kötü kokmaz. ten uyumu demek zaten aslında genetik bir uyum anlamına gelir.

Beyti'de ama biraz abartılı gelir hesap =/

topkapı'da kebapçım murat diye bir yer var. şans eseri yedik orada bir kez. ulan o neydi ya.

@m murphy ekliyorum listeme. zomato yorumları da güzel mekanın.

menü eski değilse 21TL fiyat görünüyor ki gayet uygun.

tatlı öneriniz z de var mıdır buradan?

kendilerine has irmik helvası tarzı bir tatlıları var. ben irmik helvasını sevmediğimden çok hoşuma gitmedi. ancak içinde peynir falan var künefe misali. belki hoşunuza gider.

bu arada ben beyti sipariş etmedim. kuzu şiş yedim. arkadaşlarım vali, beyti ve beğendi kebabı yediler. benim çok hoşuma gittiğinden diğer siparişlerin de tadına baktım. tok halimle hoşuma gitmişti beyti. beğendi de çok iyiydi diye hatırlıyorum.

geçenlerde fatih'de Haskral Hatay Sofrasında yedim. baya iyiydi tadı ama fiyatı biraz tuzlu. bu arada giderseniz künefesinden mutlaka yiyin.

taksim'de mangal keyfi var çok başarılı

-hayir
-hayir
-gormuyorum artik

kesinlikle vermiyorum, çünkü verdikçe daha fazla dileniyorlar. sayıları artıyor.

özellikle bebeği ile dilenen suriyelilerden nefret ediyorum. her gördüğümde nefret suçu işliyorum resmen. benim eşim haftada 45 saat non - stop çalışırken, bu amk (kusura bakmayın) insanları hem tavşan gibi ürüyor, hem de kucağında bebeği ile dileniyor.

İlk göç dalgasında yol kenarında kucağında bebeğiyle yere oturmuş perişan halde Suriyeli bir kadın görmüştüm. Normalde Türk olan hiçbir dilenciye para vermem ama o gün o kadının durumu beni rahatsız etmişti ve bunları düşünürken bir anda karar verip 30-40 metre yolu geri yürüyüp kadına para vermiştim. Sonra daha iyi hissetmiştim. Belki onun hayatını kurtaramayabilirdim ama en azından o gün için ona bir faydam dokunabilirdi. Aslında bunu iyilik olduğu için söylememem gerekiyor ama gerçekten kötü durumda olan insanlarla sahte dilencilerin ayırt edilmesi konusu önemli bir sorun olduğundan bahsetmek istedim. Gerçekten yardıma ihtiyacı olan birine benziyorsa para vermeye çalışırım.

-Hayır
-Mendilim bittiyse, çocuk veya muhtaç görünen yaşlı teyzelerden alıyorum.
-Bir çoğunun acınacak durumda olmadığının farkına varabildim ama bazen yine de kötü hissettirenler oluyor.

Vermem,vermedimde. İhtiyacı olanı zaten bulurum.

vermem
hayır
eğer mesela alsancak kordon gibi bi yerde kafede oturuyosam ve bi çocuk geliyosa korkuyorum örneğin masadaki telefonu alıp kaçabilir ya da yemeğime tükürebilir falan diye(bunu gördüm kendi gözlerimle) onun dışında metroda falan görürsem içten içe küfür ediyorum çünkü biliyorum ki onlar yiyip içip sevişip çocuk yapıyor sonra acınarak dileniyorlar bu üstüne üstlük gittikleri hastanelerde ağa gibi davranıyorlar.

-para vermiyorum. arabada kutuyla aldığım gofret mofret bir şey oluyor genelde, onlardan veriyorum.

-mendil satan çocuklardan almıyorum, para da vermiyorum. yaşlılardan alıyorum bazen.

-sisteme sövüp devam ediyorum.

çoğu çingen ya da suriyeli. meslekleri o zaten. hayatta vermem.cidden muhtaç durumda yaşlılar oluyor. onlardan mendil falan alınır ama

Vermeyin verdirmeyin

-hayır. özellikle çocuklara para vermiyorum. çünkü biraz kazandıkça devam edecekler bu işe veya devam etmeye zorlanacaklar.
-temiz, eli yüzü düzgünse bende nedense eğitimi için çalışıyormuş imajı yaratıyor ve eğer bozuk param varsa alıyorum.
-çok ısrarcıysa sağolasın canım var bende vs. gibi bir şeyler geveliyorum.

Para isteyen hiçbir dilenciye para vermedim. Sadece bir keresinde küçük bir kız "abla pasta alır mısın?" dediğinde pasta almıştım o kadar. Onun dışında mendili marketten alırım. Kucağında bebeğiyle dilenen kadınlara, ailecek köşeye oturmuş bakan suriyeli ailelere, toplu taşımada kendini acındıran suriyeli çocuklara acımıyorum. Çünkü açlıktan ölmüyor hiçbiri. Bundan iki yıl önce Osmanbey'de yağmur yağdığı halde çıplak ayakla dilenen bir kız çocuğu görmüştüm. Yanında da pembe çizmeleri duruyordu. Sanırım büyükleri "ayakkabını çıkartıp dilen" dediği için yapmıştı ama ayakkabıları saklaması gerektiğini idrak edememişti. Kısaca vermeyin, verdirmeyin.

1. Hayır. Arabanın yanına gelmişse ve ortada bozuk para varsa belki.
2. Her zaman değil. Bizim orada sabit bir amca veya 2 çocuk oluyordu onlardan alıyordum. Otobüs beklerken kutuda kartlık yara bandı falan satanlardan da alıyorum. Çok ucuza satıyorlar zaten. Arkadaşımız engelli diyerek yara bandı satmaya çalışanlardan asla almam.
3. Çocuklara üzülüyorum ana babalarına küfrediyorum.

Not: Hastamız var şu ilçeye gideceğiz paramız bitti aslında bir sürü tarlamız var fakir dilenci değiliz diyen iyi görünümlü insanlar sizden para isterse vermeyin. Bir kere 50 lira verdik, kadın beğenmedi. Senin Manisa'ya kadar taksi paranı mı karşılayacağım beyinsiz. Ver sen onu geri dedik, aldım parayı camı kapattım devam ettim. Bundan sonra aynı hikaye, torunum burnuna taş sokmuş şimdi ameliyatta paramız bitti geri dönemiyoruz aslında bir sürü evlerimiz var fakir değiliz bize para ver. Yalancı şerefsiz.

para vermem. bazen elimde yemeyeceğim abur cubur yiyecek vs olursa onu veriyorum.

Hayır, ben de vermiyorum. Sadece çocuk olmalarından dolayı üzülüyorum çünkü eğitimciyim ama o kadar.

1-hayır 2-ihtiyacım varsa sadece 3-Görmemeye çalışıyorum istifimi bozmıycam diyorum ama kasılıyorum ve bunun farkındayım. Bu da beni rahatsız ediyor. Durduk yere içim sıkılıyor. Ignore filtresi olsa seçicem.

İhtiyaç sahibi olduğuna emin olursam elimden gelen yardımı yaparım ama mevcut hayat deneyimimden sonra zor ikna olurum birinin gerçek anlamda ihtiyaç sahibi olduğuna. Çalışabilmek için gerek ve yeter güce kuvvete sahip olup da dilenmek hazırcılık gibi geliyor. Ki devlet de ihtiyaç sahiplerine türlü yardımlar yapıyor zaten.

Dilencilere para vermiyorum. Birşey satan oluyorsa o sırada da ihtiyacım varsa (selpak gibi ) satın alırım. Arada derede yemek veya yemek parasi dilenen cocuklara doner ismarladigim olurdu.

Görünce güzel hissetmiyorum tabii ki ama kimin gerçekten ihtiyacı var onu da anlamak mümkün değil.

- o anki psikolojime bağlı, çocuklara genelde veriyorum cebimdeki bozukluklardan bir şeyler. sokakta yatan evsizse gene veriyorum. suriyeli, turk, kurt millet ayrımı yapmıyorum.
Bebekli kadınsa, allah tuttugunu altın etsinci kafa sken dilenciyse vermiyorum

- bir şey satın almıyorum, vereceksem para bırakır geçerim

- halime şükrediyorum, şanslı olduğumu duşunuyorum

Kesinlikle vermem

- birkaç kez yiyecek isteyene yiyecek aldığım oldu ama para vermedim hiç. sadakanın olması gereken değişiklikleri önlediğini düşünüyorum.
- yaşlılardan aldığım olmuştur ama şimdi ekonomik durumum nedeniyle istesem de alamıyorum. (şimdi aklıma geldi ani'de de bir çocuktan çiçek almıştım yanımdaki kişi için)
- üzülüyorum, özellikle satış yapan yaşlılara. mesela çırağan'ın karşısında su, mendil falan satan bir teyze duruyor, neden bilmem ama o çok etkiliyor beni. bakamıyorum onun olduğu tarafa. her geçişimde suçluymuşum gibi başımı öne eğiyorum. altılı oynadığım dönemlerde hayal kurardım; "lan şöyle büyük bir altılı bulsam elindeki tüm malı alır evine yollardım teyzeyi" diye. sonra hayalleri büyütüp iş kurardım ve rahat bir iş verirdim teyzeye. artık onu kurtaracak hayallerim, diğerleri gibi, ölüler.
dilenen bir evsiz görünce de kendi dertlerime dalıyorum "ileride evsiz kalır mıyım acaba?" diye düşünüyorum. hesaplarım tutacak mı, aç kalır mıyım, dişlerim çürürse ne yapacağım gibi sık sık tekerrür eden sorular beliyor kafamda.

nasıl bir bağlantı var bilemiyorum ama babamı kaybettiğimden beri dilenen veya bir şey satan yaşlı amcalar, teyzeler görünce onlara para veriyorum. Vermezsem çok üzülüyorum ama çok da utanıyorum sanki dikkat çekmeye çalışıyormuşum gibi geliyor vapurda falan. o yüzden çok utanır da o anda veremezsem, sonra sessizce herkes gidince bulmaya çalışıyorum ya da bir sonraki gördüğüme veriyorum vs. Ben de böyle garip bir insanım.

- dilencilere para vermem, ilk zamanlarda küçük çocuğu olan suriyelilere birkaç defa yiyecek almıştım. artık görmüyorum bile.

- nedense yaşlılara zaafım var, yaşlılardan sık sık mendil alıyorum.

- dilencilere üzülmüyorum; yaşlı ve mendil satan, ne bileyim tartı başında oturan yaşlılar içimi burkuyor sadece.

- hayır
- hayır (mendile ihtiyacım varsa, özellikle yaşlı veya engelliyse bazen)
- yani karışık duygular bunlar :( bazen hiçbir şey hissetmiyorum, bazen sisteme kızıyorum, özellikle çok yaşlıysa bazen üzülüyorum vs. vs.

izmir çankaya metro girişinde 2 tane bebek büyüttü suriyeli kadın. kucağında bebek varken hamileydi yani düşün. millet tabi paralar, ayakları çıplak çocuğa ayakkabılar falan. çocukların ayakları hala çıplak ayrı mesele. para vermiyorum, bişey de hissetmiyorum.

-Asla vermem. Çocukların aileleri tarafından sömürülmelerine ortak olmak istemiyorum. Yardımı başka şekillerde yapıyorum, 2-3 lira ile vidanımı rahatlatma uğruna sömürü düzenine onay vererek değil.

-Çocuktan almam. Aynı nedenden dolayı. Kör bir amca var mendil satan, ondan alıyorum.

-Kötü hissdiyorum ama başımı çevirip yürümeye devam ediyorum.

vermiyorum, almıyorum. garip ve çelişkili duygular.

hayır
hayır
bişey hissetmiyorum

- Hayir.

- Hayir.

- Utaniyorum. Her seyden.

Suriyeliler ve diger mülteciler icin etkinlikler yaptim, Ankara´da oldugum süre boyunca destek olmaya calistim. Ama asla kimseye cikarip para vermem.

9gagte gördüğümde de aynı şeyi düşünmüştüm bence havalanamaz
uçak motorlari thurst uygulasada uçağı hiç hareket etmeyen bi uçak olarak düşünmeliyiz bu noktada çünkü alttaki band sebebiyle uçağın hareket etme imkani yok buda hava akımı yok demek

www.youtube.com

bunu buldum internette.

kanat üzerinden hava akımı geçmediği sürece o uçak asla havalanamaz.
uçağı havada tutan şey motor değil kanat üzerinden geçen hava akımıdır.

e iyide mithbusters linkinde uçak hareket ediyor kanat üzerinden hava akımı geçiyor
realite olarak düşünürsek bu düzenek zaten çalışmaz tekerler tork üretmediği için uçak zaten hareket edecektir(bant üzerinde olan) 9gag daki daha hayali olduğu için bunları ihmal ediyoruz

Uçar, çıldırmayın abi :( deneyi bile yapıldı bunun, gerçi o tek motorlu uçaktı ama olsun. Hatta linki verilmiş :( uçağı uçuran kanatlardan geçen hava akımı bu doğru. Bunu sağlamak için motor var zaten, lütfen uçaklarla kızkaçıranı karıştırmayın abi :/

mybusthers linki pek de açıklayıcı değil çünkü uçak hareket ediyor.

@bowie atladğın nokta gerçek deney ile caps de verilenler aynı değil

Uçamaz. kalkıştan sonra devam edecek thrust yok. belki 1 cm kalkıp anında geri düşer.

uçağı kaldıracak ve havada tutacak hava akımının kanatlardan geçmesi gerekir. uçak bir milisaniyeliğine bile havalanmaz eğer hava akımı oluşmadıysa.

@basond doğru knk o detayı atlamışım.

Cevap: yar**mı uçar amk nereye uçuyon. Ha planör gibi bir miktar süzülebilir...

ucmaz. duran ucagin havalanmasi icin karsidan 500km hizla ruzgar esmesi lazim. yani basond'un ve m murphy'nin dedigi gibi hava akimi lazim.

Ucaklar tekeri dondugu icin ucmuyor, tabii ki havalanamaz.

direkt yuvarla ya ohh miss cnm çekti valla :)

ekmekleri dilimle, kaşar/cheddar falan bişey koy üstüne de birer dilim pastırma koy. fırına at.

yufka hızlı paçanga :)

yiyebileceğini düşündüğünden biraz daha fazla ekmeği dilimle. sonra kaşar rendele. bir kaseye üç tane yumurtayı kır. içine rendeli sarımsak ve çok az pul biber koyup çırp. ardından tavaya sıvı yağ dök biraz, altını yarım seviye aç. dilimlediğin ekmekleri bandır yumurtaya iyice, koy tavaya. kızaran ekmeği tavadan almadan hemen önce üstüne pastırma koy ve rendeli kaşarlardan ekle. kaşarlar erir gibi olunca al tavadan.

hepsini bu şekilde yap.

yanına da ton balıklı bir tarif vereyim. al bir tane 160gr ton balığı konservesi. bir tane de mısır konservesi. kaseye ton balığını yağını süzdürdükten sonra koy. içine bir çorba kaşığı kadar mısır koy. yine yarım çorba kaşığı mayonez ekleyip karıştır.

bunların yanına da salatalık turşusu ve acı biber turşusunu ekleyip servis et.

afiyet olsun.

Yag tavada isinsin iyice. Sonra pastirmalari koyun. (Etrafindaki cemenleri cikarin ama once.)
45-60 sn sonra yumurta kirin, isterseniz karistirin. 45-60 sn sonra da kapatin altini.

Limon sikmanizi tavsiye ederim.

kuru fasülye, ohh miss.

icloud.com'a giriş yapıp baktığınızda fotoğraflar yok mu?

yok, sanki hiç yedek alınmamış gibi.

aynı şey benim de başıma geldi iclouda güvenip telefonu değiştirdim yedek falan almadım girdim hiçbişi yok halbuki daha önce defalarca bu yöntemi kullanmıştım.

Ekstra yer alınca aynı hesap üzerinden devam edilmiyor mu? Neden fotoğrafları sildiniz ki?

bir tane fm transmitter alacaksın kulaklık girişine takılanlardan. cep telefonunda spotify açıcan kulaklık girişine de bunu takıcan. sonra fm transmitter üzerinden yayın yapacağı kanalı ayarlayacan atıyorum 104.9. sonra da arabanın fm radyosundan bu kanalı açıcan.

p.globalsources.com

@mr goodcat kulaklik girisi olsa cift tarafli jackli kablo kullanirdi bence.


Diyecegim:
Fm transmitter, cakmak girisinden olanlar. 2007 passatta kullandik. Bos frekans sehirden sehre degisebiliyor. Cok berrak bir ses vermemekle birlikte o kadar da kotu degil. Gayet idare eder bi yontem

urun.n11.com

kukaklik girişi yok, evet. çakmak girişinin çalıştığını da sanmiyorum. paslı.

frekans cihazlari tatmin edici degil,cok bir para degil ama gecici cozum.bir oto elektrikci veya oto ses sistemi ile ugrasan bir dukkana gidip aux tesisati yaptirabilirsin,hatta kendin bile yapabilirsin.bir uc takip teypin bos portuna veya kullanilmayan portuna monte edilecek.ikinci cozumde 70-80 liraya herbirseyin oldugu teyplerden bir tane taktirmak

www.hepsiburada.com


Direkt bluettothlu olan da varmış. Çakmak çalışıyorsa en uygun çözüm bu.

@kuehles blondes

bir daha okuyun.

"cep telefonunda spotify açıcan kulaklık girişine de bunu takıcan"

www.yapbialisveris.com buda ucuzu usttekinin ben kullanmıstım bi ara boş frekans bulman gerekiyo zor oluyo bazen

ileride birisi merak eder de karşısına bu başlık çıkarsa diye yaptığım çözümü anlatayım.

bir tane aux kablosu alıyorsun. bir tarafındaki jakı kesiyorsun. içinden üç tane kablo çıkıyor. elektrikçilerde pabuç denen bir şey var. onlardan alıp bu üç kabloya monte ediyorsun. sonra teybi çıkartıp arkasında bulunan girişlerden boşta olanlardan en soldaki üç tanesine bu pabuçları yerleştiriyorsun. sesi alana kadar bu üç tanenin yerini değiştirebilirsin. bu kadar.

Aynı sorun bizde de vardı, şundan aldık bi tane.
www.jbl.com

Her ne kadar aracın ses sisteminden faydalanamasak da, bu alet işimizi görüyor. Hem taşınabilir de, farklı yerlerde de işimize yarayabilir.

7:30'da atatürk'te hazır bulun.

edit: yurt dışı uçuşuysa tabii. en geç 7:30. yurt içiyse 9:00 diyelim.

Yurtdışı bu arara evet.

Alan girisinde hayvanat trafik var yalniz, aracla gireceksen en az yarim saat alana giris icin ekle

Gecen sabah 4:20 de alanin kapisindaydim alana girmem o saatte yarim saat surdu. Deli trafik var onu hesaba kat mutlaka.

fotoları koysana

normal.

Google'a erekte penis yazarak cevabı bulabilirsin. Yetişkin bir insanın iki durum arasındaki farkı bilmiyor olması çok garip.

erekte değil...

erekte olmayan penisin de farklı anlarda farklı görünümleri var...

blood penis vs flesh penis
bu olay gerçek.

biri normalde baya küçükken erekte halde fazlaca büyüyor, diğeri normalde de büyükçe olup erekte olduğunda kan penisi kadar büyümüyor, sadece sertleşip biraz uzuyor. Öyle aklına "kısa hali buysa erekte piüvv" gibi şeyler gelmesin.

evrimsel bir açıklaması vardı bunun aratırsan bulursun.

büyüyüp büyümediğini şuradaki hiç kimse bilemez, atıp tutmanın alemi yok.

bu saatte bunu yorumlattın ya adadasf.
erekte değil, sanki yarı erekte, erekteliğe giriş gibi duruyor. boyut normal.

yarı erekte. normal olsa musluk ucu gibi durmaz. şaha kalktığında 20 cm'e yakındır ama muhtemelen.

önceki sorulardan evli olduğun da anlaşılıyor. Sanırım eşeysiz üreme yoluyla çoğalıyorsunuz

ya benim bildiğim erekte olmayan yaklaşık şöyle görünür:
encrypted-tbn1.gstatic.com

Orda burda yazmışlar yuh be kadar büyükmüşte falan diye tam olmasada normal hali budur diyebileceğimiz bir durumda değil bence resimdeki hali.

hayır bi de insan kürek çekerken dur ben şu donumu çıkarayım haline nasıl geçer onu anlamadım baya haberim yokmuş gibi çek olmuş bunların fotoları bence.

erekte değil. ama erekte değil de değil.

sahilde, denizde, deniz üstünde, rüzgarlı havada falan çıplak bulunmuş her erkeğin bileceği gibi; bu tarz durumlarda pipilerde bir miktar hareketlenme olur. bunun sebebi esen rüzgarın pipi etrafını naifçe okşaması olabilir, çıplaklığın getirdiği adrenalin olabilir vs. orlando kardeş de, önünde katty perry olmasından bağımsız, ufak bir hareketlenme yaşamış.

erekte olmayan pipi öyle hafif ayakta durmaz zaten. büyük olsa da öyle durmaz. büyük ve erekte olmayan pipi olabildiğince aşağıya doğru sarkar.

Tabii ki ereksiyon halinde degil de, ben niye adamin pipisine bu kadar baktim ya, of. Biri de bir blogda resim altı yoruma "çıtır çubuk" yazmis, digeri de " ne çıtıri ya daha ne yapacaktı boynuna mı dolayacakti" yazmis gozumden yaş geldi. Nerden aklina geliyor insanlarin bu tasvirler?

Gavurların "grower or shower" dediği, bizde de "et penisi - kan penisi" denen bir olgu var. Çok büyük ihtimalle inikken birkaç santim, kalkınca inik halinin birkaç katı büyüklüğe ulaşır pipiler. Ama bazılarının sönük hâli ile inik hâli arasında 3-4 santim vardır. Anlatabildim mi? Yani erkeklerin %80-90'ında inik hâli minicik, kalkmış hâli 14-15 (ya da artık ne kadarsa) alet vardır. Ama küçük bir kesimin de inik hâli 12, kalkmış hâli 14-15 (ya da artık ne kadarsa) şeklindedir.

Bu bilgiler ışığında bu adamın aleti hakkında net bir yorum yapamayız. Yarı kalkmış da olabilir, tam erekte de olabilir, hiç kalkmamış hâli de olabilir. Sonuçta bizim rüyamızda göremediğimiz kadınlarla yatmış bir adam, pipisi bence yoruma kapalı.

Teşekkür ederim.

lise arkadaşımın dayısı mit ajanıydı. kendilerine ajan falan demiyorlar gerçi de. götlü göbekli bir amcamızdı. gözlüklüydü. operasyon fotoğrafları falan vardı evinin her yerinde. hiç öyle jason bourne havası yoktu yani anlayacağın. aldığı plaketleri, hizmet başarı belgelerini falan görmesem adam tam bir şizofren diyeceğim. öyle ajanlık mı olur lan. bir de yurt dışı görevlisiydi.

dedemin yakın bi arkadaşı mit ajanıymış, tekstil atölyesi vardı paravanmış o atölye falan , mitten emekli olup atölyeyi kapattıktan sonra söylemiş yakın çevresine.

Benden supheleniyorlar ama duz adamim.

Universitede bizim sinifta yoktu da baska bolumlerde birebir bildigim var. Yanlislikla ogrenmistim bazilarini. Bizim sinifta vardiysa cok basariliymis derim ancak. :) Universite disinda tanimadim sanirim.

2 aile dostu var, biri dışardan hiç anlaşılmıyor, diğerini görsen şizofren dersin enemy of the state'deki Gene Hackman gibi.

pkk'nin kurulusundaki liderlerinin mit ajani oldugunu okudum bircok yerde.

yurtdisinda da mesela ayni anda bircok ortadogu dilini konusan, ama kendi ozel hayatindan gecmisinden bahsetmeyen tipler o yolda oluyor. ingiliz bir kadinla tanistim gecenlerde. kadin, turkce-arapca-arnavutca konusabiliyor. klisede koroda calisiyorum diyordu. nereden para kazandigi muglak. kasabadaki yabancilarla icice, muhtemelen bir yerlere bu yabancilari ve onlarin ortamini rapor ediyordur. o raporlarin nerede kullanildigini bildigimi dusunmuyorum lakin.

turkiye'de de eger malin biri, haketmedigi bir konuma cok kolay geldiyse ya tanidigi biri vardir ya da malum partiye ajanlik yapiyordur. bizim ajanlarimiz, ispitcilik yapiyor genelde.

eski mit baskanlarindan bir tanesi ortaokul arkadasimin babasiydi. evet fethocuydu. adamla pek konusma firsatim olmadi, lakin ailesinde onlarin cemaatiyle ilgili herhangi bir propaganda vs duymadim, gayet siradan insanlar.

var. kendisi 1,5 yıldır kayıp

var, bizzat benim.siyah takım elbise+gözlüğüm de var.bulun beni.

Genelini bilmem ancak bircogunu fark etmesi kolay, hollywoodvari hayallere gerek yok. Okul onlerindeki simitci vb isportacilarin cogu, bunu burada nasil barindiriyorlar ya da bu buradan nasil gecimini sagliyor diye ufak bir hesap yapinca akil erdiremediginiz sokak saticilari, devlete bagli hastane vb kurumlarda uzun yillardir ne alcalmis ne yukselmis oraya kazik cakmis gibi gorunen idareciler (normalde Turkiyede iktidar degisimiyle tum kadrolar degisir), ortamlarda bugun a yarin b'nin obur gun c'nin utanip sikilmadan en atesli savunuculugunu yapanlar, bu egitimle buraya nasil gelmis zaten isyerine de ugradigi yok niye kovmuyorlar bunu dediginiz insanlar, sosyal olaylarda ortaliga gaz verenler... Dunyaya toz pembe bakmayinca bunlari gormek o kadar da zor degil.

yapabilir misini bilemem sana bağlı, ama burada sorun alkolle değil senin alkolle ilişki kurma şeklinle, ne zaman hangi durumlarda içme ihtiyacı hissetmenle hatta ihtiyaç da değil de onunla neyin eksikliğini giderip neyin yerine koyduğunla alakalı.

ilişki kurma şeklini zevk için olmaktan ibaret bırakabilir misin? yani bu soruya nasıl cevap verdiğin önemli.
yoksa her şarap içen niye alkolik olmuyo, ilişki kurma şekli farklı.

kimisi yatmadan önce kitap okur, kimisi vardır bir marifeti onu icra eder, kimisi sevişir, kimisi survivor izler, kimisi çıkar yalnız ya da yanındakiyle güzel bir yürüyüş yapar, kimisi gider bir mekana bankonun önünde bir başına iki bira içer, kimisi alır arkadaşlarını gider bir mekana iki bira eşliğinde sohbet eder.

ben bunların bir kısmını yapıyor, yaparken yanında da şarap içiyorum. olay bundan ibaret.

ben kendim tecrübe etmedim, yani hiç alkolik olup sonra bundan dönmedim, ama doktorların dediği bedenin kimyasının değişimiyle alakalı, o hep verdikleri cevaplar da ondan. alkol olmazsa olmaz haline geldikçe, bünye de kendini ona göre ayarlıyor, sonra bir aşamada hani şekerin düştüğünde şekerli bir şeyler yeme isteği gelir ya, bünyendeki alkol oranın düştüğünde de öyle bir istek geliyor. benzetme kötü de demek istediğim, mikdarı içme sıklığı aynı olsa da her insan alkolik olmuyo, yani ırsi bir tarafı da var işin.

doktorların dediği, o evvelinde olan süreci tetiklemesiyle ilgili, yani ona tamamen yasak koyma dışında bir çözüm bulamıyolar. sigara için de benzerini söylerler. ya da diyetisyenler de sanırım o mantıkla hareket ediyor, yani benim gittiklerim öyleydi. yani senin işi tadında bırakamıycağını varsayıyolar.

bırakırım diyebiliyosan, dedikleri boşa çıkar. ama olmazsa, yine aynı yere çıkarsın.

günde 2+ litre şarapla sağlıklı bir hayat mı? birkaç seneye kalmadan mefta olursun.

hayata ayak uyduracaksan ayarını tutturman lazım.

zevklerden vazgecerek yaşanmaz diyon da vazgeçilmeyecek zevk yok bence ya olmamalı. birini bırakıp başka bisürü şeyle yerini pekala doldurabilirsin. ya da birine müptela olup diğer herşeyi kaçırabilirsin. ki öyle de yapıyoruz. bunun adı zevk değil bağımlılık. ve bence en büyük keyif, zevk, haz her neyse işte o da iradeli olmak.
ben de tam sigarayı bırakmayı ciddi ciddi düşünüyodum şimdi. galiba bırakcam.

Hocam eger gunde iki kadehle yetinebileceksen bir sey olmaz ic diyecegim ama sen de biliyorsun ki sorun zaten bunla yetinememen bu yuzden bence dikkatli ol derim. cunku genclik baki degil.

ayarında içmen lazım hepsini kisisel siralamam rakı>tekila>sarap>viski>bira

@acemi sana katılmıyorum kadim dostum. güzel bir kırmızı şarabı çok içmekte sıkıntı görmüyorum. şu an üçüncü şişemden devam edşyorum ve saate baktığımda 10:30 olduğunu görüyorum. zulamda üç şişem daha var. çok akıllıca davranmışım. kendimi monaco'da, mallorca'daki akdeniz manzaralı evimde hayal ediyor ve tüm sıkıntılarımdan arınmış hissediyorum. hava çok güzel. hayat çok gğzel. insanlar her şeyden daha güze. hele ki gök yüzüne baktığımda gördüğüm yıldızlar. yanlarında onlara eşlik eden ay da var...

Alokol tuketim oranlarin nedir bilmiyorum ama dedigin gibi 3. Sisedeysen ve bunlar buyuk siselerse bu gece klozette biter.

klozetle bir anım olmadı şimdiye kadar. hasbelkader içiciyim(burada mütevazi bir duruş sergiliyorum, yoksa hayvan gibi içeerim) şarabın kafasını veremiyor hiçbiri. amaç romantik bir gece yaşamaktı. şu an arza eriyorum. hep oluyor bu şarapta. diğerlerinde olmuyor ama. şarap için arkadaşlar, şarap iyidir.

acemi +1

Montla sıç.

Ciddili cevap: Bu sıcakta çay içilmez, kavun yiyip film izleyin.

şaraaaaaaaap

Çekmece dolap filan varsa düzeltilecek onlara giriş mola verince ya da bitirince ödül ver kendine kavunu ye.

pardon herseyi birakip nereye gidiyorsunuz?
sizinle ilgili insanlar ne yapiyorlar bu durumda?
hangi parayla geciniyorsunuz?
sacmalik.
yapan yok.

ben aslında şu hangi parayla geçiniyorsunz kısmına takığım.
kaçınızın maaşı dışında parası var? eğer her halükarda o maaşla yaşıyorsanız da, brakıp gitmenizi engelleyecek ne var?

maasinizi birakip nereye gidiyorsunuz iste onu soruyorum.
yok oyle dissapear tusu, gorunmezlik pelerini falan.
paraniz bitene kadar yasarsiniz. bittikten sonra napacaksiniz?

iki şişe melen şarabı iç. no more sıkıntı.

leon iyidir ya. boş araca binmektense dolusuna binmek yeğdir. her şey logo değil. aralarında sadece iç ve dışda biraz farklılıklar var, ki leon dışarıdan daha yakışıklı.

A3 ne kadar bos yani led far bile yoksa alinmaz bence. Bi de 2013 yeni kasa degil mi? Ben de leon demek istiyorum ki 2014 audi a3 kullaniyorum.

Leon leon leon. Tartismasiz. Full arac sana verdigin paraya degdigini hissettirir.

ya şekilci adamsan direkt audi kanka. ben mesela leon görünce direkt tofaşın az daha paralısı falan diye düşünüyorum. bu leouncuların modifiyeci tavrından kaynaklanıyor olabilir. biri seat biri audi abi.

audi bence gereksiz overrated. ben olsam leon alırdım

seat bence. biri audi başlığına yazmışti geçen gün. audi aracım var servise gittim. taktıkları prçaların üzerinde seat, vw, skoda yazıyordu. moralim bozuldu. audiye o kadar para verdik diye yazmıştı.

Audi tabi ki. Kalitede çok fark ediyor.

benim bildiğim ekmeğin kenarlarını kesip yapıyolar, aynısı olur mu bilmem ama ekmeğin kenarlarını keserek bence sizde yakın lezzete ulaşabilirsiniz, fotoğrafı tost makinasıyla çektikleri için pek göremedim detayları

normal kare sandvic ekmegini caprazlama kesip ust uste koyuyorlar. Baska bir numarasi yok bunun.

youtu.be

Şu linkteki epey değişik yumuşak ne bilim daha farklı gözüküyor :)

robertoalimentare.com
tramezzino ekmegi diye bir sey var
bildigimiz tost ekmegi degil

Benzinliklerde falan oluyor genelde, dardanel ton'un sandviçleri var, peynirli, peynir-salamlı vs.

store.donanimhaber.com

tost ekmeginin kenarlarini kesip yapiyorlar turkiyede aynisini istediginde.

ya normal beyaz ekmekte o kadar yumusak. Sen koselerini yeme, buzdolabinda sogut ayni tadi verir.

geçende bu ekmek tramezzini ile sandwich yaptım mükemmel oluyor. 2 gün sonra yumuşak tost ekmeği ile kenarları keserek yaptım aynı sandwichi arasında hiç bir fark yok.

bu sandwichlerin trick'ini vereyim.

önce sandwich ekmeğin kenarlarını kesin.

kekik ve azcık pul biberli tavuk göğsü pişirin tavada ya da fırında. pişince soğumaya bırakın. hatta mümkünse gece dolapta bekletin.

sour cream sos alın.
www.schlemmershop-24.de

bunu sour cream sosu çok az curyy ile karıştırın.

bu curry li sour cream sosu ekmeğin üzerine iki tarafına da sürün. bol olmasın vıcık vıcık ama incecik te olmasın.

sonra incecik paprika kesin, ama çok ince olsun. mümkünse yeşil ya da sarı.
www.frischeck.de
www.adpic.de

sonra incecik domates kesin ama bu da çok ince.

sonra bu ince domates ve paprikayı ekmeğin içine koyun.

tavuklarıda oldukça ince kesin bunu da ekmeğin için ekoyun.

malzeme ne çok bol ne çok az olsun, kararınca, bol olunca tatlar karışıyor, az olunca ekmek oluyor.

bu kadar.

ben buna binayen çok ama çok güzel bir taktik vereyim bu sandviçlerle ilgili.

gerçek trabzon vakfıkebir ekmeği vardır. bu ekmeği istanbul'da bulamazsınız. trabzon'da birisi varsa ondan getirttireceksiniz. ekmeğimiz bu ekmek olmak zorunda bu tarif için.

ekmeği dilimleyip dilimlerin kenarlarını kesiyoruz. önceden kırıp iyice karıştırdığımız yumurta dolu kaseye bandırıyoruz. sonra kızartıp sandviç ekmeği olarak kullanıyoruz. kızartıyoruz diye sert oluyorlar sanmayın, çok yumuşak oluyor ekmek.

mittiş oluyor mittiş.

müze gezmediniz ise müzeleri gezin.

istanbuldada yapacak şey bulamıyosan :D

istanbul'da yapacak şey bulamıyor değilim. sadece bilmediğim bir şey çıkar mı diye sordum. "ilgi alanlarımdan bağımsız"

müze gez demekten ziyade şurada öyle herkesin bilmediği bilmem ne müzesi var orayı denedin mi gibi bir cevap bekliyorum. gezmediğim bir iki müze çıksa bayram edeceğim.

gitmediyseniz Harbiye Askeri Müzesi'ne gidin. Mehter dinleyin orda 15.00'da. Ben hala mehter şarkıları söylüyorum Cumartesiden beri. Ayasofya'ya gidin, Deniz Müzesi, Topkapı Sarayı, Dolmabahçe, mutlaka Oyuncak Müzesi, eğer seviyorsanız Barış Manço'nun evine gidin (sevmiyosanız da gidin 90'ları yaşayın) yazmayı unuttum bir de Rahmi Koç müzesi de çok güzel.

Klasik Otomobil Müzesi?

Ayın dördünde Kıyıya Oturmanın Böylesi isimli bir tiyatro oyunu var, ben de ilk kez gideceğim ama yorumlara bakılırsa güzel bir oyunmuş.

aşiyana çık. tevfik fikretin evini gör.

edit: ulus parkı manzarasını da izle izlemediysen. sonra oradan ortaköy'e yürü. kumru ya da kumpir ye. acıktım. ben olsam böyle yapardım :(

verilen fikirler istanbul'a ilk kez giden adama verilecek fikirler hep :/

6 yıl dolu dolu yaşadım istanbul'da. bana herkesin bilmediği şeyleri söylemeniz lazımdı.

1 yılda istanbul pek değişmemiştir. 6 yılda en çok neyi sevdiyseniz ve özlediyseniz onu yapın bence . verilen fikirleri ben aklıma yazdım özellikle aşiyan ve ulus parkı süper fikir.

aşiyan müzesi güzel fikir. boğaziçi kampüsünden girip aşağı yürüyerek geçin, içiniz açılsın. müzeden sonra sahile inip yürüyebilirsiniz, emirgan korusuna geçip köşkte çay içilebilir, sakıp sabancı müzesi gezilebilir. girme imkanınız varsa boğaziçinin havuzuna gidip serinleyebilirsiniz.

diğer müze olarak arkeoloji müzesi koca bir günü alır. masumiyet müzesi de olabilir, gitmedim gerçi.

salt galata'da etkinlik, sergi varsa gidilebilir, olmadı oturup bir şeyler okuyabilirsiniz.

el secreto de sus ojos

onedio gerçeklerden uyarlama demiş ama bilemedim. sen zodiac deyince aklıma direkt bu film gelmişti nedense. on numaradır. orijinal halini izle mutlaka.

çok merak uyandırır mı bilemedim ama: www.imdb.com

valkyrie operasyonu

olayın kendisi filmi olmadan dahi içine çektiği için film çok başarılı olmamasına rağmen kendini izletiyor. en azından "senarist böyle bir yorum getirmiş" diyebiliyorsun.
www.imdb.com

aslında film değil, belgesel gibi ama çok beğenmiştim ben, değişikti. izleyeceksiniz sadece ilk konuyu okuyun, eğer başka yerlerde okursanız acayip spoiler olur. ismi the imposter. ekşide çok beğeniliyordu, ismini oradan görmüştüm.

www.imdb.com

benim aklıma hotel rwanda, selma, milk gibi filmler geliyor ilk etapta. blindside, fargo, hachiko filan da biraz düşününce aklıma gelenlerden. gerçi hiçbiri zodiac'la aynı kategoride değil ama işte. hepsi güzel filmler.

changeling.

boys dont cry

Colonia

(bkz: hotel rwanda)

aynı şekilde yaşanmış olaylardan uyarlanan, gazetecilik filmleri:
spotlight
the insider

Rush
Catch me if you can
Cidade de deus
İntauchables
Amadeus
Wolf of wallstreet
Rush
Hachiko
Revenant
Hayatın maçı - orj ismi hatırlayamadım
Mar adentro
King speech
M left foot
Remem er titan
Enemy at the gate
Perfect strom
Basketball diaries


Yazım yanlışları olabilir, hatırlayabildiklerim bunlar

the imitation game. yarım saat önce izledim.

das experiment

www.imdb.com

War dogs

mağazanın kesinlikle iade almıyorum deme hakkı yok.

bu saat beklentimi karşılamadı diyebilirsiniz.

eğer çok kasarlarsa saatin gramını ölçün, 1-2 gram farkeder, size haklı iade hakkı ortaya çıkarır.

Magaza iade alır, alirken de sizden faturayi ister. Fatura hesabina parayi iade eder siz de kalirsiniz. Cok israrin faydasi yok gibi.

Burada saat sevenler vardi bi koyun derim.

Çorum mu? (Corum )

Mağazanın iade kabul etmeme hakkı var, cayma hakkı sadece mesafeli sözleşmelerde geçerli çünkü. MAğaza sadece başka modellerle değişim yapabiliyor ya da üründe kusur varsa ancak o şekilde iade kabul ediyor. Evet zaten hediye olduğu için elimde fatura da yok bu sebeple bu konuda ısrar etmenin yersiz olduğu kanısındayım ben de. Corum değil, Tag Heuer saat.

modelini bir ver de bakalım belki alırız.

Saatin modeli bu:
www.tagheuer.com

Saatforum diye bir ışte vardı ordan satmayı deneyebilirsiniz

çok güzel görünüyor. böyle bir saat takılmaz mı yahu?

Bayan saatlerinin Tag Heuer gibi markalarda ikinci el biraz zor gider. Sahibinden.com ya da saat forumlarında bir şansını dene.

haftasonu 1, haftaiçi 3

külkedisi gibiyim, gece 12 dedin mi geçtir benim için. neredeyse her şeyi o geç saatten sonra yapıyorum gerçi ama bu geç hissettirmediği anlamına gelmiyor.

hafta içi tam olarak 00:40
hafta sonu 01:10

sorununu ben yaşamadım ama yaşandığını burada çok duydum. düzenli bir işin var mı bilmiyorum ama öyle olunca ve hele de az biraz uykuya düşkünsen, sabah kalkarken dahi "akşam olsa da uyusak" moduna giriyorsun. boşluktan olabilir.

ertesi gun is ya da okul varsa 1, yoksa siniri yok.

ertesi gün kaçta uyanmam gerektiğine göre değişir. misal şu an geç olmak üzere, bi 10 dk sonrası geç olmuş olacak.

Her türlü 1.
Yaşlandık.

Uyuyunca bir şey kaçıracakmışım hissi bende de vardı. Sabah hava aydınlanana kadar uyuyamazdım. Sonra bir şey kaçırmadığımı gördüm, hayat hep aynı devam ediyordu. Uyumaya başladım. Sanırım böyle oldu.

7 falan geç oluyor, oha lan uyuyayım artık diyorum.

yaşlanmadım ama uykum gelince geç olmuş oluyor. uykum da genelde erken gelir malesef.

Hafta içi 3, hafta sonu 5.
Çalışan adamım ben, altıda kalkıyorum sabah.

kışın 23:00 bnm için geç oluyor. ama yasadığım yerde (kuZey) yaza doğru akşam havalar kararmak nedir bilmediğinden uyku düzenim kayıyor. 1:30 geç bir saat oluyor.

Öğrenci iken sabah 9-10 gibi uyurdum öğlen 12 geç olmuş demekti artık. Şimdi iş güç gece 2 haftanın 6 günü c.tesi gecesi de 2-3 arası.

12'yi geçirmemeye çalışıyorum en geç 5'te kalktığımdan.

Haftaiçi 12, haftasonu 2. Sabah 6'da kalkınca öyle olmuş oluyor.

her türlü 12. uykuya toleransım yok. kediden çok uyurum vaktim olsa.

22:30 dan sonrası benim için geç.
Ölüm kalım hariç hiç birşey beni o an napıyorsam ondan sonra başka bir plan yaptıramaz.
Atıyorum 22:30 da bir barda birşey içiyorsam, orası o akşamki son duraktır, ne kadar sürer önemli değil, ama oradan çıkıp başka yere gitmem artık.

23:00 :)

sıçtın mavisini gördüysem geç olmuş demektir.

ertesi gün iş veya yapmam gereken bir şey varsa 1,
işim yoksa 4.

o his bende yok, hiç olmadı. sadece uykuya giden zamana üzülüyorum.

Sabaha karşı altıdan sonra bi garipleşiyorum.

Allah taş eder

aslında değil, çoğu boş gelen sahnenin altında ne teoriler olduğunu ve gelecek bölümlere hatta bazen eski hikayelere gönderme yaptığını gördük.
edit: imla

sonuna kadar katılıyorum, hatta genel olarak orta dünya sevmeyen insanım.

Aynen ya bir muhteşem yüzyıl, bir binbir gece değil.

Tövbe de. Şaka bir yana, beklenti ve zevk meselesi. O türü sevmeyince, o da kötü geliyordur. Bazısı günlük hayattan parçalar ister, bazıları toplumsal mesajı olsun, bazısı ibretlik olsun ister. Sevdiğin gruptan değilse yapacak bir şey yok.

ya medya goygoyu aşikar
çok karakter çok hikaye var
dizi bütünlüğü zor
efektler zayıf
ama izliyorum.

tırt değil bence. ancak önümüzdeki sezon biteceğini göze alırsak, tahmini 17 bölümde kalan milyon tane soru işaretine nasıl cevap verecekler, o 17 bölüm ne kadar havada ya da ne kadar detaylı olacak çok merak ediyorum doğrusu.

aslında boş konuşma sahnelerinin kesilmiş hali game of thronesu oluşturuyor. sahneler oradan oraya atlıyor ve kilit konuşmalar dışında bir şey aktarılmıyor. ara sıra aktarılsa da bu o karakteri iyi analiz etmemiz gerektiğini vurguluyor. yani bu adamı tanımalısınız diyor yapımcılar kısaca. mesela tyrion ve jaimenin böcek sahnesi buna uyar.

aslında ben dizinin daha uzun olup boş konuşmalar içermesini isterdim ama oradaki dünya o kadar büyük ki her karakter başrol olabiliyor. yani öyle bir şey yapsalar bile dizi sıkmazdı ki isteklerde bu yönde.

ayrıca harcanan paranın hakkını veriyor. ama son zamanlarda bu kadar popüler olması beni birazda olsa sıktı açıkçası. mesela dizinin ilk 2-3 sezonu şimdiki 6 dan daha iyi. got ekibi diziyi insanlara göre şekillendirmemeyi amaçlasa da bu konuda taviz veriyor son zamanlarda bence. izlensin de hikayenin amınakoyim kafasındalar. (dizi zaten kitaptan çıkmış duyduğum kadarıyla)

yakışıklı adamlar olmasa izlemem, açık net söylüyorum.

tırtın önde gideni

değildi aslında. ama tırtlaştı cidden. bi bok olduğu yok.

not: kitaplarını okumuş biriyim.

Rostan sonra bıraktım

derinlik pek yok.
olaylar baya yüzeysel ve hızlı gelişiyor.
her karakter kişilik yapısı olarak uçlarda. normali geçtim, normale yakın karakter yok.
sırf arkadaş ortamında muhabbet olsun diye izlemeye devam ediyorum.

May the old gods and the seven çarpmak you.

Şaka falan bir yana da, bazı cevapları okuduktan sonra bi kanım dondu.
Bu sezonun neresi sıkıcı, nasıl bir bok olmuyor yok artık ya.
3 bölüm yayınlandı hepsinde aksiyonlu olaylar, gelişmeler oldu. Ölenler, dirilenler havalarda uçuyor ama bir bok olmuyor, sıkıcı yani öyle mi. Önceki sezonları mı hatırlamıyosunuz anlamadım ki

Cok iyi bir dizi. Ancak 5. Ve 6. Sezonlari tirt. 6. Sezon berbat basladi simdilik. Bunun sebebi artik senaryo yazacak kitap olmamasi. Senaristlerin testi bu sezon olacakti ve su ana kadar agir bir sicis soz konusu. Yaprak dokumu tarzi uzaklara bakis sahneleri hizla artiyor.

Yapmalari gereken, gods of the arena tarzinda, yeni kitap cikarken westeros un yeni karakterlerle tarihi anlatacak flashbackler olusturmakti. izleyici bunlari merak ediyor. Bu sezon en cok flashbackler tutuyor.

Erken bitmesinde ve fazla zorlamamalarinda fayda var. Ancak dizi kitaba ne kadar yaklasirsa o kadar iyilesiyor. Ilk 4 sezonuna masterpiece diyebilirim.

Ya dizi iyi mi kötü mü bilmiyorum , fantastik kurgu sevmem ondam izlemedim ama muhabbetinden bıktım amk. tam 2 arkadaşla oturuyoruz iki lafın belini kırarız diye hevesleniyorum, bi başlıyolar ejderha aşağı jon snow yukarı, hay ejderha siksin sizi diye bağırıcam bi gün.

Yanıtlara bakınca eksik olduğunuzu düşündüğüm bir nokta var ki o da şu, Game of Thrones bir roman serisidir. Dolayısıyla TV dizisinden önce bu yönüyle değerlendirmelisiniz.

1. Derinlik yok noktasına katılmıyorum, tersine karakter derinlikleri çok zengin bir evren ama bunu dizide ne kadar yakalayabilirsiniz tartışılır. Sadece yan karakterlere (ana özne olmayan diyelim) odaklanmış kitapları vardır. Davos Seaworth, Arya Stark, Brienne Tarth hatta Podrich Payne. Ve hiç ana karakter (Daenery, John Snow, Tyrion Lannister, Jamie vb.) görmeden yüzlerce sayfa okursunuz.

2. Seri fantastik öğelere sahip olmasına rağmen (ejderhalar, büyü, büyücüler, yaratıklar vb.) bana göre temeli politik-dramdır. Evet bir sürü olay döner, gelişir ama gidip de özel efektler, fantastik öğeler amacıyla seyrederseniz tatmin etmeyebilir. Zaten dizide bu politikanın karşılığını tüm detaylarıyla göremiyorsunuz çünkü satır aralarındaki konuşmalarda gizli pek çok ayrıntıyı sunamıyor.

3. Başka dizilerle karşılaştırılabilir ama bu seri dediğim gibi kitap düzeyinde başlamıştı. Şu noktada da zaten kitap ile dizi bazı noktalarda kesişse de farklı senaryolar üzerinden ilerliyor. Ben de dizide bazı noktaları eleştiriyorum, ucuza kaçılmış senaryo kararları var, kabul ama tırt demek için 2 kere düşünmek lazım.

Herneyse, sevip sevmemek size kalmış tabi, iyi seyirler dilerim :)

bir lost değil..

Değil, beğenmeyen izlemesin.

çarpılırsın eciş bücüş olursun

bana ergen dizisi gibi geliyor bilemiyorum.

Zevke göre değişir aslında. Ben mesela ortaçağı işlemesinden fantastik olmasından falan degil de entrikalara kafam basmadığından izlemiyorum. O birilerinin kuyusunu kazmalar inceden birilerini sırtından vurmalar falan geriyor beni. Türk dizisi izlemememin sebebi de bu zaten yok o onunla yatmış yok o onun düşmanıymış falan aklında tutmak çok sıkıntı. Bu yüzden genelde bir olayın en fazla 3 bölümde sonlandığı Doctor Who, Sherlock, Merlin tarzı diziler izliyorum. Basit insanım ben.

bir lost değil +1

baya iyi dizi bence.

Yaslari birbirine yakin olsa uzulurdu ama bu durumda cok uzulmez bence.

yapısına göre değişir ama normal şartlarda kıskanmaz bence. kardeş küçük sonuçta, yaş farkları da çok. yine de en azından güzel bi gömlek falan alabilirsin.

not: ben doğum günü detayını atlamışım. o zaman boşver ya, onun doğum gününde bi' şeyler alıp yollarsın.

Ortada doğum günü olmasa durup dururken yollasanız üzülürdü ama şu durumda üzülmez.

Bence ona da küçük bir şey almak iyidir.

büyüğe hediye alacaksan, küçüğe göstermeden ver. çünkü küçük olanın doğum günü ve ondan başkasına hediye alındığını görürse kıskanabilir. o gün onun özel günü olarak aklında yer ediyor.

16 yaşında kendi halinde bir çocuksa abisi, bence alma hediye.

Bence de bir şey alın. Hediyenin amacı mutlu etmektir. Kargo gelince de ister istemez bekler insan.

Alın.

3-5 kıyafet aldıysan o abiye de bişe al, tabi ki uzulur cocuk.

bi 50 tl göndersen o da mutlu olur bence :)

al bi bileklik koyu renkli en güzeli, 3 ay takar sıkılır atar ama günü kurtarır.

lütfen ona da bir şey al megerse

Kulaklık al

velaketen başvuru yapamazsın. parmak izi vermen lazım. hangi şehirdesin? hollanda davetiyesi ile almanyaya başvuramazsın

Kötü haberi vermek istemem ama çalışmayan, ablasından davet mektubu almış biri %99 ihtimalle potansiyel göçmen damgası yiyecektir. Vize başvuru evrakları ve ücretine yazık olur.

paran ve malın varsa işinin olup olmamasının önemi yok
yani bankada para, tapu, araba vs varsa üzerine bunları gösterirsen rahat alırsın.

evim var. çok büyük meblalar olmasa da bankada para da gösterebilirim. şehir trabzon. göçmeye de gitmiyorum. bunu ispatlamamın bir yolu yok mu yahu?

peki almanya hava alanına iniyorsam almanya vizesi almam gerekiyor değil mi? dusseldorf'a inip oradan hollanda'ya geçmemin bir önemi yok. nereye iniyorsan oranın vizesi, nerede yaşayacaksan oranın vizesi değil?

(anneye anlatır gibi anlatabilirsiniz)

mal mülk göster ailenden sana sponsor olmasını iste alırsın. ama ablan davetiye göndermesin sen bookingten falan rezervasyon yap.

Ablani karistirma
Hollanda'ya basvurdugubda sana zaten schengen vizesi verilecek
Kalem kalem ne istedikleri yaziyor. Issiz oldugun icin buyuk ihtimal sponsor isteyecekler. Anneni ya da babani gosterirsin. Onlarin banka dokumlerini isterler

Eger istedikleri her seyi sunarsan vize alirsin

bir önceki duyurunda burayı terkediyorum diyordun? şimdi göçmeyeceğim diyorsun?

@fanila; amacım ilk başta temelli gitmekti. hala temelli gitmek istiyorum. ancak o işler öyle kolay olmuyormuş diye öğrendim. bu gidişim keşif amaçlı olacak yani.

cevaplar için çok teşekkürler. yalnız, aşama aşama olacak gibi anlatıyorsunuz. işsiz olduğum için benden sponspor isteyecekler ve ben onlara banka dökümleri vereceğim ya, bu bir kaç kez olacak görüşmelerle mi belli olacak? keza istedikleri belgelerde sponspor olayına değinmemişler mesela. git gel mi yapacağım sürekli?

bir de, eğer ablamı karıştırmayacaksam, bulunduğum şehirde almanya başvurusunu yapacağım yer var. almanya kabulü daha kolay olur gibi geliyor bana, almanya'ya başvurayım o zaman?

son olarak, referans veren bir tanıdığımız var. bu referansı kullanmam bana ne kadar fayda sağlar?

bak anneye anlatır gibi anlatıyorum.
1. ablan sana belediyeden davetiye gönderecek. davetiyede masraflarına sponsor oluyor mu diye bi kısım var orayı kesinlikle dolduracak. sponsor olduğu için ablan kendi hesap dökümlerini vs de gönderecek. davetiyenin aslının gelmesi lazım.
2. vfs global ankara şubesinden randevu alacaksın. vfsnin trabzonda da şubesi var ama oradan hollanda başvuruları alınmıyor.
3. toplaman gereken evraklar:
* vize başvuru formu
* biyometrik fotoğraf
* seyahat sağlık sigortası
* uçak bileti. (gidiş dönüş satın alınmış olsun)
* AKRABALIĞINIZI KANITLAMASI İÇİN GÜNCEL TAM TEKMİL NÜFUS KAYIT ÖRNEĞİ!!!
* içinde para varsa banka hesap dökümlerin, üzerine tapu, araba ruhsatı bok püsür
* davetiyenin aslını da getireceksin tabi
* pasaportunun fotokopisi
4- vfsye gidip başvurunu yapıyorsun, parmak izini veriyorsun. pasaportunu tekrar ankaraya gidip almak istemiyorsan kurye hizmetinden satın alıp trabzona kuryeyle göndertiyorsun.
______________

Hollanda'ya gideceksen Almanya vizesini unut. Davetiye vs olmadan Almanya başvurusu yaparsan sıkıntı yaşarsın. Ayrıca hangi ülkeye gideceksen veya hangisinde daha çok kalacaksan oradan başvuru yapman daha önemli. Düsseldorf'ta bi ayrıcalık var. Düsseldorf Rotterdam'a falan yakın olduğu için ve Hollanda'ya uçak biletleri pahalı olduğu için bazen insanlar Düsseldorf'a aldıkları uçak bileti ile Hollanda'ya vize başvurusunda bulunuyorlardı, sıkıntı olmuyordu.

Almanya kabulu neden daha kolay olsun amk ya? Hollanda'da ablan varken neden Almanya'dan daha kolay vize alabilesin? Referanstan kastın ne?

@fanila, biriniz ablanı karıştırma diyor, biriniz davetiye iste diyor. burada bir doktor tanıdığımız var. buralarda taşaklı bir adam. onun referansı ile işin kolaylaşır tarzında bir şey dediydi çalıştığım yerdeki müdür. referans oalyı diye bir şey varsa, bilen bilir diye sordum buraya.

ya saçmalama abi ne referansı ya? işe mi giriyorsun? hollanda büyükelçiliği ve hollanda baş konsolosluğu türkiyedeki vize departmanlarındaki sorumluluğu kaldırmak için vize başvurularını elektronik olarak pragdaki merkeze gönderiyor, oradan yanıt geliyor. sor bakayım o doktora pragdaki hollanda büyükelçiliğinde tanıdığı var mıymış?

ya bence sen bi once google'a vfs hollanda vizesi yaz, ordan istedikleri evraklara bak

ne bileyim olm, atm başında işini başkasına yaptıran 60 yaşındaki nene gibi cahilim bu konuda. evraklara falan baktım. 1000 liradan fazla masraf çıkacak her bir boku yaptıktan sonra. red yersem boşa gidecek o kadar para. hadi parayı siktir et, bir kez red yersem ondan sonra da kolay kolay vermezler herhalde vize falan.

neyse tamam. şu sorunu netleştiremedik: ablamdan davetiye isteyeyim mi istemeyeyim mi? bir yıldır çalışmadığım için potansiyel göçmen damgası yer miyim?

ABLANDAN DAVETİYE İSTEMELİSİN.
Her halükarda sponsor göstermen gerektiği için bu sponsorun seni ağırlayacak kişi olması büyük artı.

sen her halükarda zaten potansiyel mültecisin ama bunun en sağlam yolu davetiyedir.

davetiye kesinlikle işe yarar. oraya gezmeye gittiğini ve sürekli kalmayacağını kanıtlaman lazım. dönüş biletini rezerve et ve ekle mesela.

ayrıca vekaleten başvuru tabiki mümkün. arkadaşım benim yerime başvurdu. ikimizde vize aldık. üstelik vekalet vermemiştim :))

şunu da ekleyeyim, gezmeye gidiyorum tarzında bi plan çıkartman daha hayrına olur bence. gidiş dönüş biletleri, kalacağın otellerin rezervasyonları, geri döneceğini hissettireceğin türkiyedeki varlıkların. tecrübeliler daha iyi bilir tabi ama bunu da aklında bulundur.

BİLİP BİLMEDEN SAÇMA SAPAN YAZANLARA İNANMA. 2014 KASIM AYINDAN BERİ UYGULANAN VIS KANUNUNA GÖRE PARMAK İZİ VERMEN GEREKİYOR. AZICIK ARAŞTIRIN AMK. ŞU İNSANLARI YANLIŞ YÖNLENDİRMEKTEN VAZGEÇİN.

Oluyo ya, muhabbet filan sariyor.

Ama sonra ileri donuk bir adim atmak icin her turlu gorusmek lazim. Ileri donuk derken evlenmek bile degil ama ne bileyim sevgili olmak, onun bi alti seyler filan

niye olmasın? haytalık falan da değil, koca koca insanlar telefondaki ses'e, tv'deki görüntüye, filmdeki karakter'e falan aşık oluyorlar, bizim neslimiz için biraz daha dijital yollar da mümkün tabii ki.

her aşık olduğumuzda zaten bir hayale de aşık oluruz, ne zaman ki bu hayaller inceden gerçekliğe dönüşür inceden kavgalar tartışmalar da başlar, hayaller yıkılır, ayrılık gelir.

Olur gayet.. Ama 2 boyuttan 3 boyuta geçerken genelde bi şok oluyor. O elektriğin alınamaması riski var

Oluyor. İcha +1

Olur. Oldum da, kesin bilgi oluyor yani.

Olur olur. Olmuslugum var.

ben de maalesef oldum. :D

Koku önemli.

Ben gencim bana olmuyor böyle. Karşımda biri varmış gibi düşünemiyorum. Mimiklerini hareketlerini görmeden zor

Oluyor+1 :D olduk da biliyoruz eheheh.

vay anasını neler varmış ya! inandım tamam ben de oluyorum artık. :D

Sevmek degil etkilenmek olur olursa. O da bosluktan olur.

sıkıntıları çok.

1- ten uyumsuzluğu
2- koku uyumsuzluğu
3- hareketlerin iticiliği
4- başka insanlarla olan iletişiminin iticiliği
5- hepsinden ötesi de; sen onu görmedikçe, kafanda onu hayallerinin premsesi ya da premsi olarak yaşatıyorsun. dolayısıyla beklentilerin çok yükseliyor. yüzyüze geldiğinizde de hayal kırıklığı büyük oluyor.

Oluyor ama buluşmayı çok uzatmamak lazım.Maksimum 1 ayda buluşma olmalı

Oluyor. Tabii ki riskli ama o risklerin de aslında vesvese olduğunu görmek çok güzel bir şey.

Olur tabiki ama gordukten sonra duygularin degisip degismemesi en onemli kriter, yoksa gayet de olur.

Erkek tarafıysan fotoğrafta gördüğüne bir 10 kilo falan ekle sonra sevmeyi bir daha dene.

Rutini o değil mi? Fotoğraf olmasına gerek yok, ortamda ilk kez görülen birinden, henüz onu tanımadan hoşlanmaya başlamıyor mu insanlar?

Şekilsellik bunu gerektirir.

Suistimal edildiğini düşünüyorsun ki bu soruyu soruyorsun. Bir sıkıntı var demek ki.

Doğru olanı yapıyorsun.

ben de bir kere borç almak durumunda kalmıştım sevgilimden, kendim istemeden o fark edip önerdi, herhalde ben istemezdim, çünkü çözüm olarak aklımda hiç o yol yoktu. O teklif edince kabul ettim sora da ödeştik tabi.

Büyük paralar olmadıktan sonra verebilirsin sıkıntı yok.

suistimal edildigimi dusunmuyorum demistim.


ben geri almayi da mantikli bulmuyorum. elin adami degil ki benim icin. sevdigim insan diye dusunuyorum zaten normalde de para hesabi yapan biri degilim.

bir yaştan sonra sevgili olmak ile karı koca olmak arasındaki tek fark evlilik cüzdanı oluyor. bu durumda sevgiliye para vermek ondan para almak falan gibi durumlar mevzubahis edilecek durumlar olmamalı.

tabi "sevgililiği"; "sev-den" "sevgi", "sevgi-den" "sevgili" olarak türettiysek.

Dogru olan da bu zaten. Bizim aramizda da paranin hic lafi yok, o benim bir eksigimi gorse gider alir/ ben alisveris yapiyorsam ona da kesinlikle pahali ya da ucuz fark etmezsiniz istedigi bir seyi alirim. Bir ara borcum vardi surekli kapatmayi teklif etse de gerek olmadigi icin ben kabul etmedim, bu tarz seylerin saglikli bir iliskide sorun olmamasi lazim.

Kız tarafıysanız durum biraz daha farklı.

Erkekler söylemeseler bile kadınından para almayı çok gururlarına yediremezler. Çok zor da kalmadıkça vermeyin. Çok sıkışık olduğunu hissederseniz, şu kadar verebilirim deyip, isterse verin. Bu iş sık olursa ilişkinize zarar verir.

iç rahatlığın ile alakalı. zaten suistimal edilmediğini düşünüyorsun. gayet normal bir durum ve iyi yapıyorsun.

aptallık değil, ciddi bir ilişkide herkesin iyi günleri olacak kötü günleri olacak, önemli olan bunları açık açık paylaşıp zor günlerde destek olmak.

gazi odemeyip eve pizza soyluyorsa, az'cik aptallik... da, bunu sormaniz tuhaf bence...

Bence normal yıpranma, sonuçta orası esneyince inceliyor ve renk yoğunluğunu kaybediyor.

Yani bence bir hata yok, ürünün doğasında bu var.

pantolon colins'ten alındıysa dandiktir yalnız, uyandırayım.

bence ürün kalitesiz.
değişim yapılmaz diye düşünüyorum.
bana kalsa hiç göndermem.

bence kullanıcı hatası derler

Değiştirmek zorundalar ya da ürünün üzerine "Ürünün cepleri kozmetiktir kullanıma uygun değildir" şeklinde not düşsünler sen de bu notu görüp ürünü almazdın. Suç onların. Wrangler jean giyiyordum hiçbirinde telefon izi çıkmadı.

diesel kot kullaniyorum, bu izin %10 benzeri olustu sadece 2-3 yildir giyiyorum

levis ta da 1 sene olmadan cüzdan izi çıktı.

edit yaptım.

aslında iz değil bildiğin delindi, telefonun köşesi dışarıya çıkıyor pipi gibi.

loft var bende, onda da telefonu koyduğum yer belli oluyor. hatta köşesi biraz aşınmış, neredeyse delinecek gibi duruyor. ama benim pantolon biraz dar (kilo aldım :( ) ondan olabilir diye düşünüyorum. biraz daha bol koton var, onda hiç iz yok.

seneler önce mavi jeans bir kotumda olmuştu. delinmişti aynen böyle.
ama onun dışında hiçb böyle bir sorun yaşamadım.

kullanıcı hatası derler +1

colins işte yani, normal bence. kötülemek için söylemiyorum ama, mal belli,

sadece orası değil genel olarak gitmiş gibi duruyor pantolon

Klasik minoxil etkisi.devam et mutlaka yilmadan devam et.Baba tarafinde kellik varsa androjen kaynaklidir dokulme.Saclarini seviyorsan bu isi biraz daha arastirman gerekecek.

saç işinde uzman bir kliniğe gidilir. saç kökleri için tarama yaptırılır. tarama sonucunda ölü kök teşhisi konulursa(ölü kök: genetik olarak saçların dökülmesi) hiçbir tedavi saç dökülmesini engelleyemez. sadece kısa bir süre, o da belki, geciktirebilir.

Ölü kök, sac kokunun olmesi safsatasi 2007'de curutuldugunden kulaktan dolma bilgilerle, hic arastirmadan burada insanlarin moralini bozmak da tam siz eksicilere yakisan cahil cuhela bir hareket olmus, tebrik edelim...

kim, nerede çürütmüş, bir kaynak bir şey alabilir miyiz sevgili deathrow?

Google'a saclarim neden dokulur yazacaginiza azicik acip bilimsel makaleler okusaniz androgen kaynakli dokulmeler hakkinda 10 yillik bilgilerle milleti yanlis yonlendirdiginizin farkina varacaksiniz ama yok, saclar dokulur genetik minox kullan su yagi sur.Ayni 30 yillik bilgisiyle doktorluk yapan turk hekimi kafasi.Bosuna dememisler imam osurursa cemaat sicar diye.minox verip gonderen serefsiz doktordan sac koklerinin oldugunu iddaa eden cahil vatandasina.Gelistirmeyi beceremiyorsunuz anladik fakat arastirmayi becerin bari.

Ben panplus losyon kullandım saçımın önünde bebek saçları çıktı hep toplayamıyorum şimdi.
Ama erkek tipi ve kadın tipi dökülme farklı olurmuş.
Ayrıca biotin testi istemedi mi doktor?

deathrow, senin canını kim yakmış bilmiyorum ama insanlara olan önyargını acilen yıkmalısın dostum. sana sadece bunu söyleyebilirim. fazlası israf olur sen ve senin gibiler için.

duyuru sahibine not: türkiye'nin en profesyonel kliniklerinden birinde, ilgili konuda dünya çapında ün yapmış bir uzmana saç ekimi yaptırdım, oradan biliyorum.

Hahahaha:) belli zaten.Yapay sıklıkta çim adama dönmüşsündür:) toppik falan da kullaniyor musun?Konu ekimse Türkiye'de ekimci oldugunu mu dusunuyorsun?Yoksa Koray'a bir araba parasi mi verdim çim adam olmak için? :))
Genetik dokulme denen bir sey yoktur, androjen kaynakli dokulme vardir.Topikal-oral anriandrojenlerle bu tip dokulmenin onune gecilebilir.Fakat bir surectir.Androjen kaynakli dokulme sureklidir ve tedavisi de sureklilik arz eder.Su an bu sorunu kokten bitiren bir tedavi yoktur fakat tedavisiz kesinlikle degildir.(sac ektirip cim adam olanlardan bahsetmiyorum) Bir insan hem androjen kaynakli dokulme hem de ileri duzey DUPA'da saclarinin tamamini kaybetse de, dunyanin en gur sacli adamiyla hala ayni sayida kok bulunur kafasinda.Kök olmez, deri altina gomulur.Buna da kellesme deriz.
Benim canimi kimse yakmadi, aksine baba tarafi norwood skalasinda 6-7 iken ben hala saclarimi nw1'de koruyorum duzenli ve dogru tedavi ile.Hem de ekimle elde edilemeyecek kadar sık ve doğal.Son postumdur.Kel kafaniza 3 tel ektirip kendinizi uzman bellemeyin.Lakin sac kokunun olmesi falan fena halde kandirilmissiniz, ustune paranizi da carpmislar :))

sanırım geriden gelen sensin. ekim sonrası benim saçlarım hiç olmadığı kadar doğal ve gür haldeler.

kıvırmak vardır bir de kıvırmak vardır. sen bize hangisini gösterdin bakalım bunlardan uzman kardeş? benim arkadaşa basit dille anlattığımı iki üç terim kullanıp zenginleştirerek anlattın ve şu an herkesin gözünde en şampiyon uzman sen oldun, tebrikler.

ilk yazdığım mesajı dikkatli okursan kendimi uzman addetmediğimi, aksine duyuru sahibine, bir uzmana görünmesi, test yaptırması gerektiğini söyledim. burada esasında sen uzmanım diye kendini satmaya çalışıyorsun, ben değil. diğer arkadaşların kullandığı bu tarz ilaçları kullanmak yerine, git bir kliniğe testlerini yaptır, uzmanıyla görüş dedim. doktorlar başlarından savdıkları için bu işlerde senin gibi(sümme haşa senden iyi olmasın) uzmanlara danışması için fikir verdim arkadaşa.

sana kompleks dolu saç köklerinle mutluluklar dilerken, okuduğunu anlama ve okurken yapılan dikkatsizlikler konulu bir kaç makale okumanı tavsiye ediyorum.

macrocenter.

bacon ve sosis şeklinde brandium macrocenterda var. löp et şeklinde henüz bulamadım.

günah değil mi neden yiyorsun kardeşim

@Frederick Co
adamın müslüman olduğunu nerden biliyosun ki ?

Akasyadaki macro center da gördüm geçen

carrefour'da görmüştüm ben de halbuki, kaldırmışlar öyleyse.

aq memleketinde herkes müslüman olmak zorunda sanki. sorulara bak ya şaka gibi :)

macrocenter +1 hocam, afiyet olsun.

Bilmem fark ettiniz mi ama domuz eti haram. Neden diyorsunuz?
Not: ironi icerir

ben de domuz etini gunah diye biliyordum :/

Macro'larda lop domuz eti gormedim ben? Sosis falan var hep? Kesin bilgi mi? Ona gore gidip alcam

günah diyenlerin troll olduğu çok belli değil mi? niye cevap veriyorsunuz?

carrefour'da oluyor diye biliyorum ben de. sordun mu hiç mi satmıyorlarmış?

nişantaşı macrocenter'da çeşitleri vardı.

edit: trabzon'da yaşayan biri olarak domuz etini görünce gerisi teferruattır diyerek anadolu yakası'nı görmemişim. fenerbahçe'deki mağazasında da vardır muhtemelen.

Lop et veya islenmis urun ariyorsan beyoglu ideal salam (kozmaoglu) al sana link.
Www.idealsalam.com

illa anadolu olsun diyorsan, Sadece islenmis urun macrocenter'da var.

hep macroda var geyiği döner ama ben hiç görmedim.

realler ve migroslarda yok, kesin bilgi.

haram olduğu söylendi mi gencler?

go veg!

ülkenin tüm sorunlarını domuz etiyle çözebiliriz aslında.

şu günah değil mi diye soranların sistemine zamanında ucundan protein girse böyle olmazdı

buffalo 66

buffalo 66'yı izledim. istediğim tarz bu değil aslında. benim için öncelik renkler, yerler ve manzaralar. görüntü.

2 days in paris
french kiss

Daha modern kalıyor ama midnight in paris tabiki :D

Ah tam da midnight in Paris yazmaya hazirlaniyordum, benden önce yazmışlar. Bir yaz gecesi izlemiştim, ambiyanstan dolayı midir bilmem, ne zaman aklıma gelse gülümserim. Çok sıcak, güzel bir film gibi gelmiştir.

ilk aklıma gelen trainspotting oldu.

fatih akın'ın almanya'da geçen iki filmini de özellikle öneririm. solino ve soul kitchen.

Çoğunlukla Almanya'da geçiyor ama Budapest demişken; Grand Budapest Hotel.

In Bruges.

başlık entry nick uyumu der geçerim arkadaş :)

ya düşbegsiz borsa vatsap gurubu mu olurmuş ya, peh!

Forex gurubu da açık olsun. Borsayla ilgilenmeyenler gelir.

düşbeg varsa gelelim.

www.youtube.com

ya da

www.youtube.com (fena da söylememiş zilli)

sanırım ilkiydi
çok teşekkürler @m murphy :)

yav git konuş nolacak? konuşmaya karar verirsen "işe gitmedim seni görmek için, ders programını bile buldum" deme ama sakın, ürkütücü gelebilir.

yarın kendini bi gösterip sonra sosyal medyadan yürüsen??

o kadar güzelki kaybetmekten korkuyorum, ilk görüşmede merhaba ben x sizden çok hoşlandım tanışabilir miyiz fazlasıyla riskli bir konuşma değil mi ya

neyi kaybetmekten korkuyorsun la, daha adını bile bilmiyor senin; varlığından haberdar bile olmayabilir.

korkanın çocuğu olmaz diye bi söz var, bildin mi?

kız çok güzel, tamam. peki sen çok yakışıklı mısın?

sigaraya çık ordan yürü, arkadaşın yoksa eğer merhaba de gir tayfaya tayfa yoksa da kızla konuş yani

ben buradaki hassasiyetinizi anlamadım. çocukların ve yetişkinlerin nelerden korkmaları, çekinmeleri gerektiğini bilmeleri gerekmiyor mu?

Ben çocuklarda sosyal medya kullanımına karşıyım. Çocuk az-çok eğriyi, doğruyu ayırana kadar, 12-13 yaşına kadar sosyal medya kullanımı engellenmeli. Akıllı telefon verilmemeli eline.
Bu yaştaki aklı yeten çocuğa da her türlü bu tarz konular anlatılabilir diye düşünüyorum.
Daha küçük çocuklara ne yaparsan yap, her türlü kötü etkilenecek.

bu, televizyonlarda sigara ve ve alkolün sansürlenmesi gibi bir şey olur. tam öyle değil ama onun gibi.

çocuklarıyla iyi iletişim kurabilen aileler bu gibi durumlarda çocuklarının sorularına maruz kalırlar, çocuklarının gizli kapaklı internetten araştırma yapmasına değil. dolayısıyla çocuk internetten değil ebeveyninden alır bilgiyi.

ebeveynleri ile iyi iletişim içerisinde olmayan çocuk zaten internet ortamında bilgi edinirken her türlü tehdit altında oluyor.

çok içmek.

Kahvalti dahil surekli alkol almak. Uyanik oldugun zamanin tamaminda alkollu olmak (malesef boyle tanidiklarim oldu).

Her aksam alkol aliyorsaniz bu alkoliksiniz demek degildir, alkolu seviyorsunuz demektir.

yoksunlukta el titremesi, kızarık burun ve yanaklar, kalkar kalkmaz bir kadeh koymak vs

sabah kahvaltıdan önce içmeye başlamak uyanır uyanmaz içmek

İçince normale dönmek.

alkolik olmanın en basit şekli sarhoş olmadan uyuyamamaktır.

günün her saati alkol alamazsınız. vücut buna izin vermiyor zaten. her akşam içki içmek de alkolik olmanıza yetmez. ama akşamları uyuyamıyorsan sarhoş olmadan, o zaman alkolik oldun demektir.

her akşam içmek. tatil günlerinde gündüz vakti içmeye başlamak akşama kadar devam etmek. çok içtiğini kabul etmemek. kredi kartı kullanarak / borç harç ile içmek.

içmeyince eksikliğini hissetmek.
("1 aydır içmedim arkadaşları toplayalım bi içelim" gibi eksiklik hissetmek bunun dışında tabii.)

iki yıl önce bir merak edip pornhub'dan izlediğin gay pornosu daha büyük sorunlar açar başına. esas onu düşün.

gay izlemedim de onu nerden bulacaklar amk o kadar da olmaz herhalde çerezleri demi kontrol ediyorlar

Ediyorlar tabii.

Sevgilimle aynı durumdan muzdariptik. Acılar içindeyken parks and recreation izlemeye başladık. İlk sezon biraz şey, ama devam ettikçe michael scott gibi jim seviyorsunuz karakterleri. Çok şiddetle oneriyoruz.

2 aydır her gün izlediğine göre us versiyonunu izledin. bir de uk versiyonunu izle de esas olaya vakıf ol.

ben office(us) bitirince shameless'a başlamıştım.

parks and recreation tabii ki

how not to live your life

Taşının.

gürültüye devam. en sevmediğim insan modeli. sınırını bildikten sonra yapacaksın tabi ki. duvarların ince olması senin suçunmu. sen de pısma arkadaşım sesini yükselt. git nereye şikayet ediyorsan et de. üzerine yürü.

Sevişirken onları da çağırın

bu çıkarımdan şevişmeden önce de haber vermek lazım. abi birazdan pompa başlıcaz sesi size gelir de canınız cekerse buyrun siz de mi gelin diyelim.

adam her sesinizi duyuyoruz ve rahatsızız demiş ya.. bundan kastı sevişme sesidir ondan dediydim

Taşının abi bu dert biter mi böyle, yok osurucam şok sevişicem, aman filmin sesini kıs, evin içinde bağırmadan konuş, misafire ses yapma mı dicen.... paranoyak olursun bir yerden sonra.

oo açılın bu konuyla ilgili efso bi hikayem var kısaca anlatıyım.

hocam sanırım bizim eski alt komşu senin altına taşınmış zira birebir aynı adamı anlatıyorsun :)) arkadaş yeni eve taşındı şu an ben kalıyorum orda daha ilk akşam kapıya geldi adam sessiz olun diye ki bir şey yapmıyoruz. sonra defalarca, terlikten ses geliyor, banyodan ses geliyor, sesiniz geliyor sizin yüzünüzden karımla kavga ediyorum, çocuğun psikolojisi bozuldu gibi birbirinden bağımsız ve acayip şeylerle kapıya geldi. 1-2 defa da karısı geldi hatta ki birisi gece 11:30 kadın gelmiş boşanacağız falan diyor jksdfhsjkdaf. o dönem ben arkadaşta zaman zaman kalıyorum ama konuya hakimim. kendisi dünya kibarı bir insan olduğu için de hep alttan alıyor. 2-3 kez de kapıya polis geldi tabii bu arada. en son bu polise gitti komiser buna siz de parti düzenleyin evde diyor falan neyse :))

en son bi gün ikea'dan iki parça mobilya aldık onları monte ediyoruz pazar günü saat akşam altı falan. mobilyayı monte ettik en son arkasına çiviyle sunta çakılacak. ha bu arada arkadaş bütün sandalyelerin altına şu plastik dalgalardan falan yapıştırdı ses çıkarmasın diye. bu sefer de karton kutuları serelim altına ses gitmesin uğraşmayalım diye ekstradan onları da serdirdi bize üç kişiyiz. sonra 3-5 çivi çakmışken alttan dan dan dan diye biri tavana vurdu. sonra bir bağırtı sesi ve ses içerden pencereye doğru yaklaşıyor. ben en yakınım diye pencereye çıktım adam bağırıyor ben ona. detayları hatırlamıyorum ama baya bağrıştık biz adamla. vay halınız yok da o yüzden ses çıkıyor ki halı var. geçen gece sabah 4 de geldiniz, cumartesi gecesinden bahsediyor. ona bana ben ona bağırıyoruz. ben ki ağzım bozuktur adama lan bile dememişken ibne bana yarak kafası dedi. ben de ne diyon lan sen amcık ağızlı dedim orda kayış koptu. taşınacam lan burdan falan dedi, dedim siktir git bize uzak ol nereye gidiyorsan git ruh hastası.

gel zaman git zaman ben arkadaşta kaldığım bi gün o dönem çalışmıyorum alttan bir gürültü geliyor kapıyı açtım merdivedende adamlar falan. lan cama koştum koca bi kamyon var adam taşınıyor ahahaha. bir de ev sahibiydi bu manyak.

ve emin ol dostum arkadaşım sandalyelerin altına plastik yapıştıracak kadar, bize beyler biraz sessiz olun diyecek kadar kibar bir adamdı ve dediğim gibi alttaki manyak sifonun sesi çok çıkıyor diye kapıya gelen bi adamdı. bu adamlar hasta normal değil sakın alttan alma. kapına gelirse suratına kapat işine bak falan de normal hayatına devam et. bu arsızlar başka türlüsünden anlamıyor zira.

Öğrenci evimde bizim de vardı böyle bir komşu tipi.. Zaten ev arkadaşım da ben de eve gelip odalarımıza geçiyorduk. Hafta sonları ancak salonda birbirimizi görüp konuşabiliyorduk onda da hoop tak tak duvara vurmalar..İnsan gibi gelip söylemiyor da ki bu komşudan önce 2 komşu daha değiştirdik kimseden şikayet gelmedi. Taa ki onlar taşınıp normal birileri taşınana kadar böyleydi.. Biri gelse film izlesek vs diken üstünde oluyorduk.
Sabır diliyorum

eziklik psikolojisi neden oluyor bunlara.

on dakikalık gürültüye katlanamıyor insanlar. aslında o gürültünün on dakika sonra biteceğini biliyorlar. yaptıkları işe müdahale edecek bir gürültü olmamasına rağmen, sırf o sesi duyuyor oldukları ve eşi ya da iç sesi tarafından "neden buna ses çıkarmıyorsun basiretsiz" laflarını işittikleri için kendi kendilerini galeyana getiriyorlar. teoride gelip seninle güzel güzel konuşmak yerine, kafalarında senin hayaletinle tartışıp bu tartışmayı gerçekte gelip seninle kavgaya dönüştürerek sonuçlandırıyorlar.

yapılanlara ses çıkarma eşikleri kendi kendilerini kandırma sınırıyla örtüşüyor. "yiyor ama çalışıyor" lafındaki "çalışıyor" kısmı buradaki kendi kendini kandırma ve olayın üstüne gitmeme durumunu anlatıyor.

buradan bu vesile ile bir kez daha ortadoğuya hakim olmak isteyen dış güçlere sesleniyorum. bombalayın artık, yok edin bizi.

adam 2 kere geldi ikisinde de gayet kibarca peki dedik. duyuyorum oradan eşim peki dedikçe adamın kabalığı arttı bu benim zoruma gitti. insan gibi yaşayamaz mıyız? evimi seviyorum kesinlikle taşınma gibi bi niyetim yok. ama adam da albay mı ne pırpırlı silahı olan biriymiş. korkuyom da komşuları bize düşman edecek diye :(

benzer sorunla ben de boğuşuyorum benimki üst kat komşusu. evde 3 arkadaş gelip konuşulduğunda bile şikayet ediyor. kız kardeşim geldi yataktan yatağa konuşuyoruz. alt kata indi. bir de her indiğinde gençler alkolde almışız biliyoruz vs. diyor lan dingil biz senin gibi içki mi içiyoruz hep. ilk başlarda kibar davranıyordum. artık kötü davranıyorum bildiğin o bana mesaj atıyorsa ben de geri mesaj atıyorum. hiç umrumda değil.
Gece gündüz iddaa bayisinde ya da köşedeki cafemsi yerde takılan 40 yaşında adam, saçını yıkamaktan aciz. ben o adama bu kadar zamandır fazla düzgün davrandım o yüzden oldu bunlar. şimdi atara atar gidere gider davranıyorum. isterse polis çağırsın. evde 3 kişi konuştu diye kimse kimsee bir şey söyleyemez.

Bu ses manyağı komşular her yerde var. Şu an oturduğumuz binaya 2000 yılında taşındık ben 7 yaşındaydım. Terliklerimle merdivenden inerken bi komşu azarlamıştı terliklerin ses yapıyo diye. Bildiğin üzülmüştüm insanları rahatsız ediyorum diye nasıl yaparım da ses çıkarmadan aşağı inerim diye kafayı yemiştim çocuk halimle :)

Alt kattaki komşumuz sürekli sesten şikayet ediyodu eve ilk taşındığımız yıllarda. Canı sıkıldıkça tavana vuruyodu suçlu gibi pısıyoduk evde. Abimle ben de hiç gürültücü çocuklar değildik pek misafirimiz de olmazdı annemle babam en sonunda çıldırmıştı. Kadın kafasında hikaye kurup geliyodu kızın ağladı oğlun bağırdı sen banyoda yerde tüp sürükledin (oha) vs vs. Sabahın 7sinde kapıya gelip annemler kahvaltı yaparken ses yaptınız diye bağırmaya başlıyodu bi seferinde babam napalım çayın şekerini mi karıştırmayalım diye isyan etmişti :)

Sonra babam kadının kocasını çağırdı eve kardeşim derdiniz ne ne sesi duyuyosunuz hangi saatte duyuyosunuz bilelim de dikkat edelim demişti. Adam yok kardeş benim hanım sorunlu biraz deyip gitmişti. Kadın bir daha gelmedi kapıya cidden.

Siz de eve davet edin ailelerinden birini, adam çok zorbaysa. Konuşun ne oluyo anlamıyoruz üzülüyoruz kimseyle aramız bozulsun istemiyoruz vs diye.

bu tipler babadan oğula nesil oluyor. ben de biriyle uğraşıyorum şu anda. benim taktiğim "ne şeytanı gör ne besmele getir" geliyor, tabi ağam paşam diye yarım ağızla geçiştiriyorum ve aynen devam ediyorum. 1,5 yıldır aynı evdeyim, geçen gece gelen misafirlerim bunların ziline basmış yanlışlıkla, vay efendim böyle şey mi olur diyor. ev sahibine haber verin bence artık, sonra da adamı dövün :)

sesten rahatsiz olanin tasinmasi lazim ya da tavanina ses yalitimi yaptirmasi. cunku siz gitseniz yerinize gelen kisiyi de terorize edecek.
sese karsi bir insanin takintili olmasini anlarim. bazi insanlar arka planda muzik calarken bile calisamazlar. insanlari yargilamayin. sizin gibi hissetmek zorunda degil herkes. asil sorun, o evi kiralayan kisi bir yillik sozlesme yapip giriyor, sesten rahatsiz olunca cikip gidemiyor yok kaporasi yancak yok sozlesme bitimine kadar kirayi odemek zorunda vs. cidden herkes icin berbat bir durum.

bir ara durum yüzünden evde topuklarıma basmadan yürümeye özen gösteriyordum. evde toplanıp kuğu balesi yapıyorduk her gün. taşındım başka türlü çözülemeyecek gibiydi.yoksa black swan olacaktım amna koyım

-kadinsan eger au-pair olabilirsin. almanyadayim, bugün buraya o sekilde gelmis iki kisiyle tanistim.
-kendi meslegini yapabilecek isi daha kolay bulursun, aslinda avantajlisin, meslegini yapmak icin özellikle flamanca bilmen gerekmiyor. burada yapacagin isle ilgili diploman olmasi önemli. cati ustasinin bile diplomasi var. diplomasiz calisabilecegin vasifsiz isler de senin burada kalici olmani saglamaz. oturma iznin cikmaz.

edit: hollandada yasadim, bir kisiden bile yabanci oldugum icin herhangi bir kabalik, ters hareket, ima hissetmedim. hollandalilar seker gibi insanlar.

almanyada bu yasaniyor ama hic bir sekilde sözlü degil. tavirlardan anlasiliyor yabanci düsmanligi. ama söyle söyleyeyim, ben türkiyede türklerden yana karsilastigim terbiyesizligin onda birini yasamiyorum yine de. türkiyede kendi ülkemdeki insanlarin düsmanligi daha fazla.

çok iyimser düşünmüşsün ama önce gideceğin ülkede çalışma iznine ihtiyacın var. sana çalışma izni çıkaracak bir iş yerinin önce kendi ülkesi, sonra avrupa birliği ülkeleri arasında arama yapıp bulamadığını ve seni işe alacağını beyan etmesi gerekiyor. bu o kadar kolay ve kısa bir süreç değil. yani adamların istediği şeye cuk oturmuyorsan ya da çok iyi değilsen böyle bir zahmete girmezler. bi türk olarak siktirip gitmek hiç o kadar kolay değil üzgünüm

@irminti, ben mi kendimi net ifade edemedim de iyimser göründüm yoksa sen çok mu acı çektin de 72 yaşındaki gurbetçi babaanneler gibi konuştun anlamadım.

iyimser olsam o iyimserlikle gider ablamın kapısına "naber cınım bana iş buldun mu" der keyfime bakardım herhalde. istemek ile iyimser olmak arasında çok fark var diye düşünüyorum. hatta o kadar iyimser değilim ki bu ve hiçbir konuda, elimde olmasına rağmen bu fikri netleştirmem bile 2 yıldan fazla sürdü.

@kucukharfler, teşekkürler. itayla'da yüksek lisans yapan bir arkadaşım da ilets'ye gir gel diyor ancak ben eğitim alanında bir iş yapmak istemiyorum.

Tekrar Türkiye'ye dönünce hepimizin ballandıra ballandıra anlattığı şeylerdendir: "İnsana değer veriyorlar abi, insan olduğunu anlıyorsun" klişesi. Ama bir ayrıntı var hepimiz tekrar Türkiye'ye dönmüşüz ve yurt dışına yaşamak için değil kısa süreli bir amaç için gitmişiz. İnan ki elinde somut bir yetenek yoksa her şey düşündüğün gibi mükemmel olmayabilir. Ayrıca halkın aptal olmadığı ülkelerde ekmek bulman daha zordur. Düşünsene Türkiye'de senin nitelediğin gibi herkes aptal olmasaydı İngilizce öğretmeni olabilir miydin kolay kolay? Madem herkes aptal, sen akıllısın bu aptallar arasından öne çıkabilirsin.

benim yerimede otlan arkadaşım :) hayırlı olsun ve de yolun açık olsun.
-gün gelir biz de siktir olup gideriz (kıskanma modu)

@eccentric, vaooov düz mantık hiç bu kadar düz mantık olmamıştı. tickini verdim kardeş.

calisma iznin olacak diye varsayarak:

bulasik yikayabilirsin. muhtemelen seni idare eder. karin tokluguna calismak icin herhangi bir is yeterli olur. turkiye gibi degil.

calisma iznin yoksa:

evlen biriyle direkt. kacak calisan belki vardir ama bu islere girmek icin biraz daha farkli bir kisilikte olman lazim.

ek: turkiye'den oraya gidip meslegini de yapmak istemiyorsan, kimse senin icin calisma vizesi almaz. kendi alaninda cok iyi olsan belki derim de, vasifsiz adam icin kimse ugrasmaz.